13 Ocak 2014 Pazartesi

YERYÜZÜNÜN EN GENÇ ÜLKESİ KOSOVA…

Balkanların ve dünyanın en yeni ülkesi olarak 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Kosova, 1999 yılında Sırp saldırıları nedeniyle Birleşmiş Milletler kontrolüne girip bağımsızlığının ilanına kadar Birleşmiş Milletler korumasında yaşayan bir ülkedir.

Antik dönemde, Dardania olarak anılan Kosova’nın bulunduğu bölge, İlkçağdan itibaren istilalara uğramış, jeopolitik açıdan ticaret yollarının birleştiği merkez bölgelerden birisi olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra, Doğu Roma İmparatorluğu’na bağlanan Kosova Orta Çağ’da Alanlar, Hunlar, Vizigotlar, Bulgarlar, Avarlar, Slavlar gibi çeşitli kavimler tarafından istila edilmiştir.

Kosova bölgesinde, 13. yüzyılda Sırplarla Arnavutlar arasında önemli mücadeleler yaşanırken, Osmanlıların Kosova’ya ilk taarruzu 1388’de, I. Murat’ın emriyle gerçekleştirilmiş,  I. Murat’ın şehit düştüğü 1389 Kosova Savaşı’nda, Sırp Kralı Lazar’ın öncülüğünde Osmanlı’ya karşı oluşturulan müttefik kuvvetler  yenilmiş ve bu şekilde Osmanlı Balkanlara kalıcı olarak yerleşmeye başlamıştır. Bu olayın en önemli sonuçlarından birisi de Sırp Krallığı’nın Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girmesidir.

Fetret devrinde (1402-1413) bir süre Osmanlı nüfuzundan çıkan Kosova, 1439 Semendire’nin zaptıyla tekrar Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Sırplarla yapılan İkinci Kosova Savaşıyla (1448), Osmanlı hâkimiyeti güçlenirken, Fatih Sultan Mehmet’in seferleriyle Kosova’nın tamamı Osmanlı egemenliğine girmiştir (1455).

17. yüzyılın başında kuzeyde Bosna, güneyde Rumeli eyaletinin sınırları içerisinde yer alan, 1683 Viyana Bozgunuyla, 1690’a kadar  Avusturya’nın elinde kalan Kosova bölgesi, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında İşkodra Valisi Mahmut Paşa’nın girişimleri neticesi,  Osmanlı Devletinin merkezi otoritesinin kontrolünden çıkma sürecine girmiştir.

Tanzimat ve Islahat fermanlarında, idarî açıdan  bir takım yeni haklar tanınan Kosova, 93 Harbinden önce merkezi Sofya olmak üzere, Niş ve Priştine yöresini içine alan Kosova Vilayeti şekline dönüştürülmüştür. Savaş sonrası vilayet merkezi Priştine olurken, Ayastefanos ve bu antlaşmayı düzenleyen Berlin Antlaşması ile Osmanlı egemenliği ciddi şekilde yara almıştır. Kosova Vilayeti, Balkan Savaşlarından sonra, Londra Antlaşması  (30 Mayıs 1913) ile Sırbistan’a bırakılırken, burada nüfusun çoğunluğunu, Üsküp Sancağının güneydoğu yönünde Müslüman Türkler ve Bulgarlar, Yenipazar tarafında Arnavut ve Boşnaklar, Taşlıca Sancağı’nda tamamen Boşnaklar, Pirizren, İpek ve Priştine ile Üsküp Sancağı’nın kuzey ve batı taraflarında ise Arnavutlar oluşturuyordu.

I. Dünya Savaşından sonra Krallık Yugoslavya’sı kurulurken, 1919-41 yılları arasında çok sayıda Müslüman,  bölgeden göç ettirilmiş, buraya Ortodoks Sırp, Katolik Hırvat ve Slovenler getirilmiştir. 1938’de Yugoslavya Krallığı ile yapılan anlaşma gereğince, 1944 yılına kadar, Türkler ve Arnavutlar başta olmak üzere, diğer Müslüman nüfus Türkiye’ye göç ettirilmiştir. 1941’de Faşist İtalya ile işbirliği içinde olan Arnavutluk’un kontrolüne giren Kosova’nın bir kısmı, Hitler Almanya’sı tarafından işgal edilmiş ve Sırplara teslim edilmiştir.

1945’te Kosova, Yugoslavya tarafından Sırbistan Cumhuriyeti içinde özerk bölge olarak tanınırken, anlaşmalar çerçevesinde ya da bir kısmı baskıdan kaçarak, 1953-67 yılları arasında 400 bin civarı Kosovalı Müslüman Anadolu’ya gelmiştir.  1968 Priştine Kosova Öğrenci Gençlik Birliği Hareketi’nin girişimiyle, Yugoslavya sınırları içinde kalmak şartıyla Kosova Cumhuriyetinin ilanı talebinde bulunulmuştur. Sırpların baskısına maruz kalan bu hareket, girişimlerinin ilk meyvesini, 1974’te almış ve Kosova kendi anayasasına kavuşmuştur.

Kosova’da, 1989’a kadar karışıklıklar yaşanmıştır. 1980’de Tito’nun ölümünden sonra Sırbistan Cumhuriyeti iktidarı, Sırp milliyetçileri, Slobodan Miloseviç önderliğinde, “Büyük Sırbistan İdeali” ile Kosova’da büyük baskı ve zulümler gerçekleştirmişlerdir. 1989’da Kosova’nın özerkliği kaldırılırken, ülke 1990’da Sırbistan tarafından işgal edilmiştir. Kosova Meclisi, 7 Eylül 1990’da Kosova Cumhuriyeti Anayasa’sını ilan etmiştir.

15 Ocak 1999’daki Sırp katliamından sonra Avrupa Birliği ekseninde yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamamış ve Sırplar Kosova’da tam bir katliam yapmışlardır.

24 Mart 1999’da NATO’nun askeri harekâtı sonucunda Sırplarla 10 Haziran 1999’da yapılan Kumanova Antlaşması ve Birleşmiş Milletlerin kararı doğrultusunda; Kosova’nın sivil idaresi Birleşmiş Milletler ve Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT), askeri idare ise NATO’nun kuruluşu KFOR’a bırakılmıştır.
2008’de bağımsızlığını kazanan Kosova Cumhuriyetini ilk olarak Kosta Rika, ikinci olarak ABD ve daha sonra ise Türkiye Cumhuriyeti, Arnavutluk, İngiltere ve Afganistan tanımıştır. Bu bağımsızlığı tanımayacağını ilan eden ülkeler ise Yunanistan, Güney Kıbrıs Cumhuriyeti, Sırbistan ve Rusya'dır. Bu ülkelere göre burası hâlen Sırbistan´a bağlı özerk bir bölgedir.

Peki, Kosova’nın önemi nereden kaynaklanmaktadır? Esasında Balkan topraklarının tamamı tarih boyunca tüm medeniyetlerin ilgi odağıdır. Avrupa’daki emperyalist devletler Asya, Akdeniz ve Afrika’nın, zenginliklerine ulaşabilmek ve güvenliklerini garanti altında tutmak için Balkanlarda kanlı savaşlara neden olmuşlardır. Zira Balkanlar’da hâkimiyet sağlamak demek Akdeniz, Kuzey Afrika, Kızıl Deniz ve Hint Okyanusundan geçen ticaret yolları üzerindeki hâkimiyetin tamamlayıcısı olmak demektir. Bölge tarih öncesinde de insanlığın geçiş yolları üzerinde olması nedeniyle büyük öneme sahipti. Roma, Büyük İskender, Bizans gibi büyük imparatorlukların pek çoğunun çıkış yeri ve dünya hâkimiyetlerini sağlamadaki en önemli noktası Balkanlardır.

Kosova coğrafi konumu nedeniyle Balkanların en merkezi noktasını teşkil etmektedir. Tarihte bu noktaya hâkim olan medeniyet Asya ile Avrupa arasındaki bağlantı noktasını kontrol edebilmiştir.

Kosovalı Türk gazeteci Şerafettin Ömer 1991 yılında Priştine’de basılan Tan Gazetesi’nde şöyle yazmıştır. “Havasından mıdır suyundan mıdır pek bilinmez, buranın insanlarının inat sürdürmede üzerine yoktur alimallah. Büyük bir olasılıkla dik kafalılığı hiç kimseye kaptırmayız. Politika yapması gereken birinci adamlarımızda bu huy sıkça görülmektedir. Bu güzelim ülkenin Arap saçına dönüştürülmesinde ve burada yaşayan ulus ile azınlıkların nerde ise birbirlerine girmesinde inat denilen faktörün aslan payı vardır.”

Halkının yarısından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşadığı ve Avrupa’nın en yoksul ülkesi olan Kosova hakkındaki bu genel bilgilerden sonra biraz da ülkenin gezilecek, görülecek yerlerinden bahsedelim.

Kosova ve çevresinde nereye giderseniz gidin bozulmamış bir doğa görürsünüz.  Buna karşın özellikle kentlerde savaşın yıkımı dolayısıyla kültürel mirasın büyük bir kısmı yok olmuş durumdadır. Kosova’nın en tarihi kenti olan Prizen’de, Osmanlı etkisini çok fazla olarak görmek mümkündür. Bistrica Nehri kıyısında dolaşmanın ve tarihi Bistrica Köprüsü’nü seyretmenin keyfine doyum olmaz. Köprünün hemen yakınında bulunan ve Balkanlar’ın en yüksek minareli camisi olan Sinan Paşa Camii’ni gezmenizi ve yanında bulunan Şadırvan Meydanında çay, kahve molası vermenizi öneriyorum.

Şadırvan Meydanı’ndan kolayca görüp ulaşabileceğiniz Eski Kale kalıntıları fotoğraf makineniz için güzel kareler oluşturacaktır. Osmanlı Hamamı ve Lzeviska Katedrali’ni de mutlaka görmelisiniz.

Kosova’nın başkenti Piriştina savaş sırasında büyük bir yıkım yaşamasına karşın Fatih Sultan Mehmet adına 1460 yılında yapılan cami, 1470 yılından kalan Lap Camii, 1834 yapımı Yaşar Paşa Camii ve Büyük Hamam halen ayakta kalmayı başarmıştır. Bu yapılar Osmanlı mimarisinin kentte görülebilecek en önemli örneklerdir. Gracanica Manastırı da kentin önemli bir Hıristiyan yapısıdır. Germia Park’ta oturmanın ve etrafı gözlemlemenin keyfi bir başkadır.

Piriştina yakınlarındaki Gora köyleri Balkan atmosferini en iyi yaşayacağınız yerlerdir. Bu köylerin dar sokakları, evleri ve yeşilliği her gezginin görmesi gereken yerlerler. Buralarda at ile dolaşmanın keyfine de doyum olmadığını bilmenizi isterim.

Kosova’da farklı isimlerle köfte ve börek çeşitlerini bulabilirsiniz. Esasında Balkanlardaki en lezzetli köfte ve böreği burada yiyebilirsiniz. Arnavut mutfağından bir tür börek olan Fliya’yı tatmanızı öneririm. Kosova’ya özgü şerbetli hamur tatlısı olan Sut Pite’yi denemeden sofradan kalkmamalısınız. Yemekten sonra istemeseniz de kahve gelecektir.Kosova’da Osmanlı döneminden kalma 359 vakıf eseri bulunduğu ifade edilmektedir. Bu eserlerin 215’i cami ve mescit, 15’i medrese, 26’sı mektep, 24’ü tekke, 42’si han, 9’u hamam, 11’i köprü, 9’u türbe, 2’si imaret, 1’i kale, 1’ i çeşme ve 4’ü saat kulesidir. Sırplar tarafından yıkılmış ya da zarar görmüş bu eserlerin bir kısmı TİKA tarafından restore edilmiş ve bir kısmı da edilmeye devam etmektedir.

THY ve Pegasus’un ucuz uçuşları ile gidebileceğiniz ve her gezginin görmesi gereken ülkelerden biri olan Kosova’da otel fiyatlarının da oldukça uygun olduğunu belirterek yazımızı noktalayalım.