3 Ağustos 2012 Cuma

HEYKELLERDE DUYGU OLUR MU ? DEMEYİN ZİRA OSLO VİGELAND PARKINDAKİ HER HEYKELDE DUYGUYU BULABİLİRSİNİZ...

Heykellerde Duygu Olur mu? Demeyin. Zira Vigeland Parkındaki Her Heykelde Duyguyu Bulabilirsiniz….

Bu ayki yazımda farklı bir konuyla karşılaşacaksınız. Oslo’daki bir parktan, dünyanın en büyük heykel parkından bahsedeceğim. Dünyanın en büyük heykel parkında göreceğiniz 212 heykelden birisinde kendinizi bulacağınıza eminim. Gustav Vigeland’ın 1907 ile 1942 yılları arasında yaptığı 212 heykelin bulunduğu Vigeland Parka giriş ücreti bulunmuyor.

Öncelikle sizlere Gustav Vigeland’ı tanıtmalıyım diye düşünüyorum. 23 yaşına kadar değişik işlerde çalışan ve akşamları evinde ufak heykeller yapan Gustav en son çalıştığı işten haksız yere atılınca 23 yaşında Norveç’ten Paris’e Auguste Rodin’in yanına giderek 1 yıl boyunca heykel sanatının inceliklerini öğrenir. Vigeland ayrıca 1891 ile 1896 yılları arasında Paris’in dışında Kopenhag, Berlin ve Floransa'da da heykel üzerine eğitim alır. Esasında Gustav’ın yaşamını değiştirecek ve onu ünlü olmasını sağlayacak olan ölüm ve kadın-erkek ilişkisi kavramları bu yıllarda şekillenmeye başlar. Oslo'ya geri dönen Vigeland burada terk edilmiş bir atölyeye yerleşir. 1906 yılında tebeşirden bir anıt kale tasarlamasının ardından bu yapıtın Ulusal Parlamento binasının önündeki alana konulması kararlaştırılır. Ancak, yer anlaşmazlığı yüzünden sergilenemez ve heykelin tamamlanması gecikiir.Bu arada tasarıyı genişleten Vigeland farklı heykeltıraş öbekleriyle birlikte çalışarak 1919'da heykele yüksek bir granit sütunu ekler.

Oslo kent yönetimi 1921'de aldığı bir kararla Vigeland'ın yaşadığı evi yıktırır ve bunun yerine bir kütüphane kurar. Uzun bir bunalımın ardından Vigeland'a çalışmalarını sürdürmesi için yeni bir yer verilir. Sanatçı da buna karşılık olarak tüm çalışmalarını kent kütüphanesine bağışlar.

1924 yılında Nobels'deki yeni atölyesine taşınan sanatçı başlangıçta Frogner Park alanını yapacağı kale için eşsiz bir alan olarak görür. Vigeland bunu izleyen yirmi yıllık dönemde ürettiği tüm yapıtları bu açık hava müzesinde sergilenmektedir. Bu park günümüzde Vigeland Park adıyla bilinmektedir. 1907 ile 1942 arasında ölümünden bir yıl öncesine kadar yaptığı 212 heykel bu parkta sergilenmektedir. Heykeller ve heykellerin parktaki dizilişi insanoğlunun yaşam öyküsüdür.

Doğum,çocukluk,okul,iş,evlilik,ihtiyarlık,ölümün hepsini heykellerde bulmak mümkün. Her heykel insanı anlatmaktadır. Heykellerin duygusu olur mu? demeyin zira heykelllerin herbiri duygu yüklü. Heykellerde sevgiyi, umudu ve umutsuzluğu, mutluluk ve kederi, aile ilişkilerini,ölümün üzüntüsünü bulmak mümkün. Bereket ve güzellik için heykellerin dibinde çiçek ve su bulunması ise oldukça ilginç bir ayrıntı olarak karşımıza çıkıyor.

Heykelleri seyrederken kadının ailedeki gücünü, erkeğin öfkesini, çocuğun aileye getirdiği mutluluğu, saadeti, sevgiyi,şiddeti ve buna benzer bir çok duyguyu hissetmeniz mümkün.

Heykel galerisinin sonunda tek başına duran 17 metre yüksekliğinde, yekpare granitten yapılmış bir sütun bulunmaktadır. Bu sütun üzerinde tam 121 ayrı insan figürü vardır. Tamamı birbirine dolanmış, birbiriyle bütünleşmiş farklı yaş ve cinsiyette insanlardan oluşan bu heykeli görünce kendinizi yaşam şöleninde hissetmemek mümkün değildir.

Parkın sonunda yaşamın kaçınılmaz sonuyla karşılaşıyor ziyaretçiler. Melekler ölümü hatırlatıyor hepimize. Meleklerden sonra karşımıza çıkan ağaçlar ve onların yeşilliği ile doğumu ve yeni yaşamı hissediyorsunuz.

Böylesi güzel heykellerle ve derslerle dolu bir parkı görmek için bile gitmelisiniz Oslo’ya…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder