3 Ağustos 2012 Cuma

ORTAÇAĞDAN KALMIŞ AHŞAP EVLERİYLE BİR FİLM PLATOSUNA BENZEYEN ŞEHİRDİR BERGEN...

ORTAÇAĞDAN KALMIŞ AHŞAP EVLERİYLE BİR FİLM PLATOSUNA BENZEYEN ŞEHİRDİR BERGEN...

Sabah erkenden orman içerisindeki otelimizden ayrılıyoruz. Tren Garındayız ama otobüse biniyoruz. Bir saatlik otobüs yolculuğu sonrası Bergen Trenine bineceğiz. Bergen Oslo’ dan yaklaşık 500 km uzaklıkta. Oslo’dan Bergen’e özellikle trenle gitmeyi tercih etmiştik. Zira, dünyada bilinen en önemli ve meşhur tren hatlarından birisinde yolculuk yapmanın ayrıcalığı demekti bu seyahat bizim için. Bu hattı kullanacak okurlarıma Oslo-Bergen arasındaki tren yolculuğunu yol boyunca görecekleri manzaralar nedeniyle gündüz yapmalarını öneriyorum.

1 saat sonra trenimize biniyoruz ve seyahatimiz başlıyor. Seyahatimizin başlamasıyla birlikte de kendimizi görsel bir şölende buluyoruz. Doğa harika. Tünellerden geçiyoruz. Dağlar karla kaplı. Temmuz ayında dağlarda kar elbette olur, bizim memleketteki dağlarda Dakar var diye konuşurken. Karın bize yaklaştığını ve bir süre sonra karla kalı yolları geçtiğimizi fark ediyoruz.Durduğumuz bir kasabanın her yanının karla kaplı olduğuna ve kar üzerinde insanların mangal keyfine tanıklık ediyoruz.

Trende bol bol fotoğraf çekiyorum.Myrdal’da tren boşalıyor. Flam’a gidecek olanların aktarma istasyonu burası. Yarın bizde buraya geleceğiz. Bu yolculukta her anınınız görsel bir ziyafet. O nedenle bir saniyesini bile kaçırmamaya çalışıyorsunuz. Şölenimin ve ziyafetimin hiç bitmemesini istiyorum ama Bergen’e geliyoruz. Bergen’de güzel bir hava karşılıyor bizleri. Yaşasın çok şanslıyız. Seviniyoruz. Nasıl sevinmeyelim ki? Yılın 300 günü yağmur yağan ve havanın kapalı olduğu Bergen’de yağmur yağmıyor ve hava güneşli.

Otelimiz Bergen Radisson Blu Hotel Norge. Tam merkezde ve Tren İstasyonuna çok yakın. 5 dakikalık bir yürüyüşle ulaşıyoruz. Hemen çıkıp keşfe başlıyoruz.Bergen insanın ruhunda güzellikler uyandıran bir şehir. Zaten aksi mümkün olamaz zira 6 saatlik bir doğa şölenini izleyerek buraya ulaştık.

Bergen 12. ve 13. yüzyılda Norveç’e başkentlik yapan bir şehir. Şu an Oslo’dan sonra Norveç’in en büyük şehri. Büyük ama Ankara’nın bir çok ilçesinden küçük. Nüfusu 235.000 civarında. Böyle olunca da keşfi oldukça kolay olacağa benziyor.

İlk olarak Balık Pazarıyla başlıyoruz keşfe. Balina eti dahil denizden çıkan her canlıyı bulabileceğimiz bir yer burası. Ama önce keşif diyerek pazardan çıkıyoruz. Kısa bir mesafe yürüyerek Unesco’nun Dünya Kültürel Mirası Listesinde bulunan Hansa Birliği evlerine ulaşıyoruz. Evlerin tamamı ahşap ve Alman tüccarların şehrin ekonomisine hakim oldukları dönemde yaptırdıkları bu binaların 18. yüzyıla kadar, özellikle balık ticaretinin merkezi olduğunu, şu anda da petrol şirketlerine ev sahipliği yaptığını öğreniyoruz.

Ahşap evlerin pencereleri ve önleri çiçeklerle süslü. Sokaklar ise daracık. Ortaçağdan kalan ahşap evlerin yaşlıların birbirine dayanması gibi birbirlerine yaslanarak ayakta durmaları çok etkileyici. Bu evlerin yüzlerce yıldır bozulmadan kalmış olmalarına hayret ediyorum. Kaybolmak istiyoruz ama kaybolmak mümkün değil ki. Kendimizi 1945 ler Avrupa’ sında çekilen bir filmin oyuncuları, ahşap evlerle dolu sokakları ise film stüdyosuna benzetiyorum. Hayal aleminde bir masal çekimindeyiz adeta.

Bergen tam bir üniversite ve kültür şehri.Klasik müzik bestecisi Edvard Grieg burada yetişmiş. Bergen yedi tepe ve yedi fiyord üzerine kurulmuş bir yarımada. 320 metre yüksekliği olan Floyen’e çıkmak üzere Finükelere ulaşıyoruz. Sadece çıkış için bilet alıyorum. İnişimizin doğa ve tarih şöleniyle olacağını bildiğimden yürümeyi tercih ediyoruz. Tepeye çıkınca Bergen’in harika görüntüsüne tepeden bakma şansını buluyoruz. Panoramik görüntü harika. YAŞASIN HAYAT diye bağırıyorum.

Tepeden yürüyerek önce ormanın içerisinden ve sonra keyifli dar ve ahşap evlerle dolu sokaklardan geçerek şehir merkezine doğru iniyoruz. Turizm Danışma Bürosuna giderek yarınki fiyort gezimiz için biletlerimizi alıyoruz. Gezi çok pahalı ama seyahatimizin olmazsa olmazı. Güneş halen tepemizde bakalım bugün batırabilecekmiyiz. Balık Pazarına giderek Balina, Somon, Yengeç tercih ediyoruz.

Tüm Bergen’liler dışarıda. Bu arada 8 bayanın bir tekneden yüzen bir adamın fotoğraflarını çektiklerini görüyoruz. Bir süre sonra yüzen adamın çıplak ve sarhoş olduğunu anlıyorum. Güvenlik görevlisi gelerek adamla konuşuyor. Adamcağız itiraz etmeden denizden çıkıp giyiniyor. Aradan 5 dakika geçiyor ki kendimi benimle gezenler bilir bu 8 bayanın fotoğraflarını çekerken buluyorum. Ben söylüyorum onlar yapıyorlar ve bu 8 bayanın havaya zıplarken, gülerken, ağlarken poz poz fotoğraflarını çekiyorum.

Bugün de güneşi batıramadık ve otele dönüyoruz. Saat gece yarısı 23.55.

Yarın Flam yönüne giden trene binerek Myrdal’da inip “dünyaca meşhur “Flamsbana Dağ Treni” ne binerek Flam’a gideceğiz. Oradan da Gudvangen’e kadar bir feribot ve fiyort yolculuğumuz olacak. National Geographic Travel Dergisinin 300 uzmanına göre, dünyadaki en güzel 115 yer arasında birincilik Norveç Fiyordları’nın.Yarın bizde dünyadaki 115 yer arasında birincilik alan fiyortlarda seyahat edeceğiz. Bakalım yarın bize ne gösterecek. Hangi değişik yerleri görme fırsatı yakalayacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder