10 Mayıs 2012 Perşembe

TAYLAND'IN BİR GARİP TATİL BELDESİ PATTAYA...


Melekler Şehri Bangkok’tan uzaklaşıyoruz(Bangkok hakkındaki yazımı okumanızı öneriyorum http://abidinlutfidemir.blogspot.com/2012/05/melekler-sehri-bangkok-hakkinda-farkli.html). Rehberimiz yaklaşık 165 kilometre yol gideceğimizi ve 2 saat sonra Pattaya’da olacağımızı ifade ediyor. Yol boyu anlatıyor mihmandarımız. Ülkesinin en sevdiği köşesinin Pattaya olduğuyla başlıyor ve anlatmaya devam ediyor.

Anlattıklarından,

Pattaya’nın sözcük olarak anlamının, "Güney Batı Munson Rüzgarı" olduğunu ve Pattaya’nın dünyadaki en gözde tatil merkezlerinden biri olup 2010 yılında bölgeye 8 milyon turist geldiğini,

Çok üzücü olmakla birlikte Pattaya’nın “Seks Turizmiyle” anıldığını ve Pattaya’ya turistlerin bu amaçla geldiğini,

Pattaya’da HIV Virüsü taşıyan çok kişinin yaşadığını,

Şehirde çalışan ve yaşayan çok fazla Batı Avrupalı ve Kuzey Amerika'lı olduğunu,

Pattaya’nın yüksek katlı yapı sayısında başkent Bangkok'tan sonra ikinci sırada bulunduğunu,

Şehrin merkezi ve kalbinin olarak “Walking Street” olduğunu, burasının aynı zamanda şehrin gece hayatının merkezi olma özelliğini taşıdığını ve burada her türlü eğlence mekanına rastlayabileceğimizi,

Pattaya’da rahat ve ucuz ulaşım için Tuk-Tuk tercih etmemiz gerektiğini,

Pattaya’da dünyaca ünlü ve Pattaya’nın efsanesi haline gelmiş olan Alcazar veya Tiffany gösterilerini seyredebileceğimizi, bu gösterilerin Asya’nın en büyük gösterileri olduğunu,

Öğreniyoruz.

Aracımız Pattaya İbis Otelin önünde duruyor. İnip otele kaydımızı yaptırıyoruz.Rehberimiz 2 gün sonra gelmek üzere bizimle vedalaşıyor.

Önce odamıza yerleşiyoruz. Otelimiz Pattaya’da bulunan otellere göre mütevazi. Vakit kaybetmeden kendimizi dışarıya atıyoruz. Yürümeye başlar başlamaz da moralimiz bozuluyor. Yol boyu yaşları 14-15 olan kızları, 60-75 yaş aralığındaki beyaz adamlarla görmeye başlıyoruz. Yerlerde oturan kızların birbirlerinin saçlarındaki bitlerini ayıkladıklarına tanık oluyoruz. Bir süre daha bu sahnelere tanık olarak Walking Street’e ulaşıyoruz.

Karnımız aç olduğu için denizin üzerine tahta iskeleyle yapılan çıkmaya kurulan bir balık restoranına giriyoruz. Aklınıza gelebilecek tüm deniz mahsüllerini tadıyoruz. Yediklerimiz ve bulunduğumuz mekanın görsel zenginliğiyle moral bozukluğumuz geçiyor.Gelenlere göre komik bir rakam geliyor hesabımız.

Yemek sonrası Pattaya’nın en yüksek tepesine çıkarak kuşbakışı şehri, adaları ve okyanusu seyretmek için araç kiralayarak Büyük Buda ve Seyir Tepesine çıkıyoruz. Çıkışta Büyük Buda eteklerindeki insanların dilek çanlarını çaldıklarını görüyorum. Bir süre sonra bu kişilerin dilek tuttuklarını ve dileklerinin gerçekleşmesi için çanları çaldıklarını öğreniyorum. Manzara harika ve bunun keyfini çıkarıyoruz.

Dönüşte araçtan inip yürüyoruz. Yürüdükçe moralimiz yine bozuluyor. Adeta bir Pazar yerindeyiz.Her yerde kadınların erkeklerle pazarlık ettiğini görüyoruz. Pattayaland 1 ve 2 sokaklarından geçiyoruz. Sokak sağlı sollu barlarla dolu.Barlar açık hava barı gibi. Barların önünde cinsel gösteriler yapılıyor. Önünden geçtiğimiz Gay Barda 20 ye yakın genç erkeğin slipleriyle gösteri yaptıklarını görüyoruz. Hemen yanda travestileri, karşılarında ise genç kızları fark ediyoruz.

Yürürken açık alanlarda kurulu olan açık hava barlarının çoğaldığını fark ediyoruz. Barların iç kısmında 20 ye yakın barwomen genç kızları, bar etrafında ise yüksek sandalyelere oturmuş yaşlı erkekleri görüyoruz.Barların bazılarının orta yerinde Tayland Boksu Ringleri var. Bazılarında  ringlerde boks gösterileri devam ediyor. Rehberimizin sözünü dinleyip Alkazar'da gösteri izlemeli miyiz acaba diye birbirimize soruyoruz. Gitmeme kararı alıyoruz. Her yer üzerimize geliyor. Otele dönelim diyoruz. Dönüşte uğradığımız marketten su alıyoruz. Otelin havuzunun kenarında oturup kahve içerek sohbete dalıyoruz. Sabah erkenden kalkarak kahvaltıda rotamızı saptamaya çalışıyoruz. Kaplan Çifliğine gitmeye karar veriyoruz. Bir kamyoneti durdurarak tüm gün için 10 USD karşılığı anlaşıyoruz. Bangkok istikametine doğru yaklaşık olarak 45 dakika gidiyoruz ve Kaplan Çiftliğine ulaşıyoruz. Burası aslında bir hayvanat bahçesi. Kaplanların dışında timsah,fil,domuz,maymun, geyik ve karacalar var. Ortak özellikleri hayvanların tümünün gösteri yapmaları.Fil,timsah ve kaplan gösterilerini izliyoruz. Yavru kaplanları besleyip, timsahlarla fotoğraf çektirdikten sonra Mini Siam’a doğru gidiyoruz. Mini Siam'da Tayland’ın sanatsal ve kültürel 100 e yakın eserinin minyatürleri var. Çıkışta dünyaca ünlü Su Altı Dünyası Akvaryumuna gidelim diyoruz. Burasının Asya'nın en büyük ve en modern okyanus akvaryumu özelliğinde olduğunu öğreniyoruz. İçerisinde birbirinden ilginç deniz canlılarını görme şansımız oluyor.

Turumuzun bitiminde otele dönüp havuza girelim diyoruz. Havuz içerisinde iken yukarıdan büyükçe bir kuşun yere doğru pike yaptığını görüyorum. Kuş adeta dalışa geçiyor. Dikkatle izliyorum. Kuş toprağa kadar son hızla pike yapıp topraktan büyükçe bir sıçanı gagaları arasına alarak yükselmeye başlıyor. Yaklaşık 10 metre çıktıktan sonra gaga arasında çırpınan sıçanın gücü galip geliyor ve kuş sıçanı bırakmak zorunda kalıyor. Yere düşen sıçanın kaçarak ağaçlar ararsında kayboluşunu izliyorum. Yağmur başlıyor:Yarın sabah rehberimiz gelerek bizi Bangkok’a götürecek ve Phuket yolculuğumuz başlayacak.

Zaman zaman ne işimiz var Pattaya'da? Niye geldik buraya? Diye düşünsek de öğrenmenin en iyi yolunun görmek olduğunu bildiğimiz için Pattaya’yı da gördüğümüze seviniyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder