4 Mart 2012 Pazar

ABİDİN’İN SEYİR DEFTERİ(GİRİT)

GİRİT ADASI

2.GÜN

Sabah erkenden Girit’teyiz. Saat 07.30 da karaya çıktık. Hava serin. Yürüyerek hatta kaybolarak Girit’i keşfe başladım. Girit’te Osmanlının izlerini çok fazla. Girit’ ayak basar basmaz dış yüzünde aslan olan ve Venedikliler tarafından Osmanlılara karşı yapılmış olan kale ve Venedik surları biz karşıladı.

Bu surlar eski kentin tamamında var.Yürüyerek kaleye geldik. Kale ve sur deyip geçmemek lazım. Osmanlı tam 22 yıl Girit’i kuşattığı halde bu surları aşamadığından alamamış. Ancak 22. yılın sonunda ele geçirebilmiş.

Kaleye ulaştıktan sonra solda 25 Ağustos Sokağı karşıladı bizi. Bu sokak Adanın en önemli sokağı. Sağlı sollu dükkanlar ve güzel resmi binalar dikkati çekiyor. Bu binaların tümüne slogan yazılarak kirletilmesi ise çok ilginç. Sokağın sonunda üzerinde aslan heykelleri bulunan Morosini Çeşmesi var. Burası adanın buluşma merkezi olmuş ve çok kalabalık. Meydanın etrafında bulunan börekçi dükkanlarından birisinde mutlaka peynirli börek yemenizi öneriyorum.

Çeşmenin solundaki yolu takip ederseniz Venizolos Meydanına ulaşıyorsunuz. Bu meydana ismini veren ve Yunan siyasi yaşamında önemli yer tutan Venizolos’un meydanda heykeli var. Venizolos Girit’li. Meydanın yakınında bulunan pazarı mutlaka gezmelisiniz. Burada sizlerinde ilgisine çekecek şeyler olacağınıza eminim.Girit’in en önemli turistlik terlerinden birisi de Knossos Sarayı. Saray çok etkileyici. Özellikle yunus figürlü duvar resimleri çok hoş. Çömleklerden de etkilenmemek mümkün değil.

Minos medeniyetinin merkezi olduğu için bu saray çok önemli bir öneme haiz. Zira bu saray günümüzde medeniyetin doğduğu saray olarak kabul ediliyor. Girit’te Minos medeniyetinin ikinci önemli merkezi olan Phaisto’yu görme fırsatım olmadı. Ama gidenlerden duyduğum Knossos kadar görkemli olmadığı.

Girit ilgimi her zaman çekmesine karşın beklediğim gibi olmadı ilk karşılaşmamız. Gözümde daha farklı idi. Yunanistan ülke olarak Yunanlılarda vatandaş olarak turizmi çok iyi biliyorlar. Girit tam bir turizm cenneti. Deniz, kum,plaj ve eğlence derseniz Girit’e gelin derim. Ama laf aramızda bana göre değil. Girit olunca gidilen yer elbette yemek özel bir yer tutmalı gezgin için. İşte size yabancı gelmeyecek yemekleri; yaprak ve lahana sarması, patlıcan salatası, domates soslu bakla, kızartma, taze fasulye, sardalya.

Ne kadar yakın, hatta aynı değil mi? İnsanıyla, kültürüyle, müziği ve dansıyla, öfkesiyle, sevinciyle, mimikleriyle aynıdır Yunanlı bize. Evet Girit’ten de ayrılık vakti geldi.

İstikamet Santorini…

Santorini’de buluşmak üzere…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder