4 Mart 2012 Pazar

ST. PETERSBURG’TA MARİNSKİ BALESİNDE TEMSİL İZLEME KEYFİM…

İnternette dolaşan St. Petersburg yazıları o kadar güzel ve dolu ki. O nedenle St.Petersburg’la ilgili yazacağım yazıda bu şehirle özdeşleşmiş Marinski Balesi ve Hermitaje üzerine yazmaya karar verdim.

İki yazı yazacağım. Bu yazılarda St. Petersbug’la ilgili iki önemli kavramı bulacağız. İlk yazımda bu çok sevdiğim şehirde balenin önemi üzerine bir şeyler yazayım dedim. İkinci yazım ise Hermitaje üzerine olacak. St. Petersburg 18. yüzyılda Çar I. Pedro tarafından kurulmuş, günümüzde UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınmış, kanallarla örülü, mimari yapısı ve Hermitage Müzesi'nin eşsiz kolleksiyonlarıyla çok önemli konuma sahip bir şehirdir.

Sanat severler için bir önemi daha vardır St. Petersburg’un o da Marinski Bale ve Tiyatrosudur. Bende St. Petersburg'a gitmeden ve bu konuya merak salmadan bir çokları gibi bale denince Rusya’yı ve Bolşov’u aklıma getirirdim. St. Petersburg’ta Marinski Balesini izleme fırsatını her gittiğimde yakalamaya çalıştım ve bugüne kadar Giselle, Kuğu Gölü, Fındıkkıran, Bayadere ve Don Kişot gibi klasikleri izleme şansım oldu. Hatta hiç unutmam ertesi gün Türkiye’ye dönüyorum ve akşam ki temsilde Fındıkkıran için yer yok. Her yolu denedim. Mümkün değil.

Gündüz temsillerinde de yer yok(Dikkatinizi çekerim. Fındıkkıran ve günde 3 temsilden bahsediyorum.) Son çare dediler. Gündüz temsillerinde size sandalyede yer vereceğiz. Tamam dedim ve hayatımın en zevkli temsillerinden birini yaş ortalaması 10 olan St. Petersburg’lularla seyrettim.

Birçokları gibi bende bale denildiğinde S.S.C.B’ ni ve Bolşov Balesini aklıma getirirdim. Aslında doğru sayılırdı. Bale 18. yüzyılın ikinci yarısında ulaşmış Rusya’ya. Ama bale Moskova’da değil St.Petersburg’da Petipa ve Saint-Leon’la hayat bularak gelişmiş ve bugün hala sahnelenen Uyuyan Güzel, Fındıkkıran ve Kuğu Gölü gibi tanınmış eserler buradan tüm dünyaya yayılmıştır.

Ayrıca balenin ilk bulunduğu sıralarda ıloy binte pointi kendi elleriyle yapmıştır.Esasında St. Petersburg baleyi büyük bir sanat yapmayı başarmıştır. Zira, kendine has bale ekolüne sahip ender bale okullarından biri olan St.Petersburg Bale Tiyatrosu, iki asırlık klasik bale geleneklerine bağlı kalarak, dünyanın en seçkin bale okulları arasına girmeyi başarmıştır. Petersburg’un tüm balelerin galalarının yapıldığı Marinski Tiyatrosu Bolşov Tiyatrosu gibi bilinmemektedir.

Ama 1860’da Albert Kavos tarafından inşa edilen tiyatro adını Çar II. Aleksandr’ın eşi Maria’dan almıştır. 1935’de Sovyet döneminin belirgin politik şahsiyetlerinden biri olan Kirov’un anısına ismi değiştirilerek ‘Kirov Balesi’ olarak anılmaya başlanmıştır. 1992’de ise tekrar Marinski ismini geri almıştır. XIX yüzyılın sonlarında Marinski Tiyatrosu’nda sürekli çalışan iki yüzün üzerine dansçıya sahipmiş ve İmparatorluk Bale Okulu’nun her mezunu bale grubuna dahil edilir ama bunlardan yalnızca birkaçı Coryphee, Sujet, Prima Balerina ve on basamak olan Prima Absoluta olabilirmiş ve bu üst grubun çalıştıkları 20 yıl boyunca tüm masrafları çar tarafından karşılanır, ardından ise emeklilik maaşı bağlanırmış. Balenin dansçıları sık sık çarlık balolarına ve davetlerine çağrılır, gözde dansçılara hayranları ve çarlık ailesi tarafından değerli hediyeler verilirmiş.

1996 yılında ‘Don Kişot’, Bir Delinin Düşleri’ ve 1999 yılında ise ‘Red Giselle: Bir Balerinin Öyküsü’ adlı gösterilerle ülkemize gelen bale topluluğuna ‘Uçan Balerinler’ adı yakıştırılmıştır. ‘Kuğu Gölü’, ‘Uyuyan Güzel’, ‘Fındıkkıran’, ‘Giselle’ gibi klasik yapıtların dünya prömiyeri, bizzat burada gerçekleşmiştir.

İşte bu kadar önemlidir bale St. Petersburg için. Peki St. Petersbug’lular nasıl bakarlar baleye. Esasında çağdaşlaşmanın en önemli kriteri sanata bakıştır. St. Petersburg’lu için bale izlemek çok önemlidir. Giselle, Kuğu Gölü, Fındıkkıran, Uyuyan Güzel, Bayadere ve Don Kişot’u izlemeyen St. Petersburg’lunun olmadığını, St. Petersburg köylülerinin bile her senede 2-3 bale izlediklerini bende orada öğrenince bu satırları okuyan sizler gibi hayrete düştüm.

Biz Türklerin deli Petro dediği Çar I. Petro St. Petersburg’lu bayanların bale izlemeye ilgi duymaları için müzelerde de yaptığı gibi bale gösterisinin öncesi ve sonrası çay, pasta ikramında bulundururmuş, aynı uygulamayı erkeklerin gelmesi için votka ikram ederek yapmış, bir süre sonra katılım o kadar fazlalaşmış ki halk temsillere katılabilmek ve izleyebilmek için aylar öncesinden isim yazdırmaya başlamış, hatta bir ara 1 kez seyredeni yoğun talep nedeniyle 2. kez aynı gösteriye kabul etmemeye başlamışlar.

Bunun sonucunda halk baleyi benimserken iyi birer izleyici ve yorumcu olmuş. Bugün halen çok küçük yaşlardan itibaren temsilleri izlemeye başlayan halk iyi birer eleştirmendir St. Petersburg’da. Bale sanatının ve bale izlemenin kalesi kabul ettiğim St. Petersburg’un benim için ayrı bir önemi daha vardır. Bu şehirde dünyanın en büyük sanat müzesi olan Hermitaje bulunmaktadır. Hermitaje’da buluşmak üzere… Gezgin sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder