4 Mart 2012 Pazar

KEŞFEDİLMESİ GEREKEN GÜZEL BİR ŞEHİRDİR BUDAPEŞTE…

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’den dönüşümde üzgündüm. Çünkü 4 gün çok çabuk geçmişti. En yakın sürede tekrar gelerek keşfe devam kararı verdikten 2 ay sonra bu sanat şehrine tekrar gitmek fırsatını buldum.

1873 yılına kadar Tuna nehrinin iki yakasındaki Budin ve Peşte iki ayrı kentmiş, 17 Kasım 1873 tarihinde birleşerek Budapeşte olmuş.

Evet sizi bu yazımda sanat başkentlerinden Budapeşte’ye götürmek istiyorum. Beraber keşfederken Budapeşte’yi sizin de benim gibi Budapeşte’nin büyüsüne kapılacağınıza eminim.

Bahsettim ya ilk gidişimde bir şey anlamamıştım ve üzülerek dönmüştüm Budapeşte’den diye… İkinci gidişimde ilk gezideki şansızlığım Sn. Hasan Pekmezci ile gitmem nedeniyle bu kez şansa dönüştü. Elbette bir sanatçıyla gitmek demek sanat başkentine çok büyük önem arz ediyordu.

Macaristan’a THY ve Malev’le uçmanız mümkün. Uçus süresi 2 saat. Macaristan’la saat farkımız var. Bizden bir saat geri. Ülkenin resmi dili Macarca ama İngilizcede çok yaygın. Budapeşte’de varlık ve yokluk, zenginlikle fakirlik bir arada yaşanıyor. Her yerde dilenci görmeniz mümkün. (Hatta her zaman söylediğim bir saptamamı sizinle de paylaşmak isterim. Gittiğim şehirlerde dilencisi olmayan tek yer Minsk, en çok dilencisi olan yer ise Budapeşte’dir.) Bu nedenle de karmaşık bir yapısı vardır bu sanat şehrinin.

Budapeşte’de çok sayıda müze bulunur. Yapıların görkemi ve şehrin Buda tarafındaki Kale Dağından görebileceğiniz manzara sizi oldukça etkileyecektir. Müzeler nedeniyle kültür şehri denen Budapeşte’ye kaplıcaları nedeniyle de sağlık şehri denmektedir(Şehirde 1000 in üzerinde kaplıca bulunmaktadır.)

Budapeşte’de mutlaka Tuna’da gemi turu yapmalısınız. Ama size tavsiyem bu geziyi gece ve gündüz iki kere yapmanız. Sebebini turu yaptığınızda anlayacak ve bana teşekkür edeceksiniz. Bu turda gemide manzaraya hakim olacağınız bir seçip kendinizi bırakın. Seyredin. Evet sadece seyredin.

Hiçbir şey düşünmeden kendinizi Budapeşte’nin o büyülü görüntüsüne bırakın. Budapeşte’de 8 köprü bulunur. Bunların en güzeli "Aslanlı Köprüsü' dür. Tekne gezinizde Macar yemeklerini deneyebilirsiniz.

Size kendinizi büyüsüne kaptıracağınız o muhteşem gemi turunda göreceğiniz yerlerden biri olan Budapeşte’nin simgesi Parlamento Binasını tanıtmak istiyorum. Bu yapı 700 odalı ve oldukça büyük bir yapı. İnşası 1884 – 1904 yılları arasında sürmüş. Mimarisi sizi çok etkileyecek.

Tuna Nehrindeki gezinizden sonra Gellert Tepesine çıkıp bu kez Tuna Nehri'ni tepeden seyredin derim sizlere. Tepe dediysem bu tepenin yüksekliği topu topu 300 metre. Gellert’de Budapeşte sosyetesi oturuyor.

Muhteşem bir manzarası var. Solda saray, katedral, kale duvarları ile Buda, sağda parlamento binası, geniş caddeleri ile Peşte ayaklar altındadır buradan. Tepe adını, Venedik Piskoposu Gellert'ten almış. 1000 yılında Macaristan'ın ilk kralı Szent İstvan, halkını Gellert'in de yardımıyla Hıristiyan dinine inandırmış. Kralın ölümünden sonra kentte Hıristiyan olmayan halk ayaklanmış, Gellert'i bir fıçıya koyup, tepeden aşağıya Tuna'ya yuvarlamışlar. Sonraları tepenin yamacına, fıçının düşüp parçalandığı kabul edilen yere bir anıt yapılmış. Venedikli Gellert’in buraya dikilen heykelinde elinde haçıyla Budapeşte'yi kutsadığı varsayılır.

Budapeşte’de 1200 kişilik opera binası olan Operahaz çok önemli bir yapıdır. Vidampark eğlencenin kalbidir. Aquincum Museum 2000 yıl önce yapılmış bir binadır ve mimarisi muhteşemdir. Budapeşte elbette tiyatroları ve festivalleriyle de ünlü bir kültür şehridir.

Gelelim Macar mutfağına. Macarlar acıyı çok severler. Eğer acı sevmezseniz bunu belirttin sipariş verirken. Porsiyonları çok büyüktür. Domuz Avrupa’da en yaygın Macar mutfağında kullanılır. Av etleri her lokantada sipariş verebileceğiniz ve zevkle yiyeceğiniz bir yemektir.

Özellikle kaz etini denemelisiniz. Salatalarıyla meşhur Macaristan’dan Türkiye’ye döndükten sonra yediğiniz salataları yapmak istemenizi doğal karşılamalısınız. Elbette Macar salamını tatmalısınız. Macar şarabı ve birasını da tatmalısınız. Kısaca Macaristan’da kilo almadan dönmeniz mümkün değil.

Budapeşte’de pasta ve kafe bir kültür. İşte size iki adres mutlaka bu iki pastaneye gidin. O muhteşem mobilya ve dekora bakarak doyarsınız. New York Cafe ve Gerboud’a randevusuz gitmeyin. Kapıda saatlerce beklemek zorunda kalabilirsiniz. Ama size kesin olarak gitmelisiniz diyorum.

Vati Utka sokağında dolaşın ve sevdiklerinize hediye alın. Bu sokak Budapeşte’nin alışveriş sokağıdır. Great Market Hall’da alıveriş yapma imkanını da yakalamalısınız mutlaka. Gül Baba Türbesi ve Gül Baba'nın heykeli elbette her gidenin ziyaret ettiği bir yer. Gül Baba şöyle anlatılır. ‘Merzifonlu bir Bektaşi fakiri. Fatih zamanından beri her savaşa gönüllü girdi.

Başına taktığı gülden, beline kuşandığı kılıçtan başka malı yoktu...' Bölgede yaşayan tüm halkın gönlünü fetheden Osmanlı dervişi sarığında taşıdığı gül kokusundan dolayı Gülbaba adıyla tanınmış ve birçok Macar şair ve müzisyenin de esin kaynağı olmuş.

Budapeşte’de oldukça çok hamam var. Hamamlar Osmanlı’nın şehre hediyesi. Yaklaşık 150 yıl Osmanlı idaresinde kalmış Macaristan’daki Osmanlı hamamları, Gülbaba Türbesi’nden sonra şehirdeki yegane Osmanlı izleri. 150 yıllık Osmanlı yönetiminin en bariz izleri isimlerde kendini göstermektedir. Örneğin Zoltan/Sultan Macarlar arasında çok popüler bir isim.

Size Budapeşte’yle ilgili olarak en son tavsiyelerim Franz Liszt Müzik Akademisini gezmeniz. Budapeşte’nin keyfine doyabildiniz mi bilmiyorum ama benim yeniden göresim geldi bu büyülü şehri.

Gezgin sevgilerimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder