8 Mart 2012 Perşembe

BALTIKLARIN KEŞFEDİLMEMİŞ GÜZEL KIZI RİGA...


Riga Baltıkların Paris’i olarak anılmaktadır. İlk olarak 2005 yılının Kasım ayında gittim. Gitmeden önce o kadar çok araştırdım ve bilgi sahibi oldum ki yerel rehberimiz Mehmet’in bile sorular karşısında bana baktığı ve benden yardım beklediği oldu… Riga Baltık Denizine şehrin ortasından geçen Daugava Nehriyle açılmaktadır. Baltık Devletleri içerisinde en büyük olanıdır. Şehrin ilk kurulduğu yer olan tarihsel merkezi "Vecrīga" UNESCO Kültür Mirası'na kabul edilmiş olup mimari olarak sadece Viyana, St. Petersburg ve Barselona ile karşılaştırılabilecek güzellikteki Art Nouveau (Jugendstil) yapılarıyla ünlüdür.

Şehrin kuruluşu 12. yüzyıla kadar dayanır. 12. yüzyıl sonlarında liman şehri olan Riga'ya Alman ticaret gemilerinin uğramaya başlamasıyla nüfusu ve önemi artmıştır. Riganın resmi kuruluş yılı 1201 yılı olarak kabul edilmektedir.


Riga’ya Air Baltıc ve Türk Hava Yolları ile ulaşmak mümkün. Havaalanından şehre ulaşmak oldukça kolay. Ben size taksiyi tavsiye ederim. Taksiler konforlu ve ucuz.

Riga’ya kış mevsiminde gelirseniz ve varışınız öğleni aşarsa başlangıçta içinizi bir kasvet sarıyor. 1- 2 saat sonra ise bu durumu aşıyor ve intibak sağlıyorsunuz.Her zaman söylediğim gibi Riga’yı da keşfedebilmeniz için kaybolun… Şehir iki kısımdan oluşuyor. Old Town şehrin tarihi merkezi. Burada şehrin tarihi dokusuna tanıklık ediyorsunuz. . St. Peter’s Kilisesi, Brotherhood of the Blackheads Evi, Dome Katedrali, Büyük ve Küçük Guildhalls, St. Jacob’s Kilisesi, Riga Kalesi , Özgürlük Heykelinin keşfi gün boyu sürüyor.

Yorulduğunuzda soluk alacağınız nefis cafeler var. Öğlen yemeğinizi Lido’da alabilirsiniz. Lido Avrupa’nın en büyük ahşap yapılarından biri ve 1000 kişilik. İçerisinde müzikli bir yemekte tercih edebilirsiniz, fast food ‘ta. Buz patenide yapıp açık büfe restorandan da faydalanabilirisiniz, sadece bira veya kahvede içebilirsiniz.Bir öğleninizi mutlaka Lido’ya ayırmanızı öneririm.




Riga’ya yaz sezonu giderseniz Jurmala’ya mutlaka gidin. Letonya’nın Baltık Denizi kıyısında yer alan Jurmala bembeyaz kumsalları ve orman içerisinde yer alan romantik ağaç evleriyle Letonya’nın sayfiye bölgesi. En hoşuma giden tarafı tertemiz çam kokulu havası. Burada çok sayıda Spa Oteli var. Şifalı suları, çamur kürleri ile Baltık Ülkeleri’nin rehabilitasyon merkezi olan Jurmala’da hava kirliliğini önlemek amacıyla araba girişleri ücretli. Eğer hava elverirse mutlaka bembeyaz kumsallarda güneşlenip Baltık Denizi’ne girin. Burada da size Balık yemenizi öneriyorum.Riga’da bir akşam yemeğinizi Rozengrals Restaurant da alın. Ama gündüz saatlerinde bizzat giderek rezervasyon yaptırın. (Neden olduğunu orada anlayacak ve bana teşekkür edeceksiniz) Restoran çok otantik ve orijinal haliyle hizmet veriyor. 800 yıllık olduğunu ifade ediyorlar. Yemekler harika. Ben size fındıklı balığı öneriyorum. Çalışanlarının kıyafetleri ilginç o nedenle fotoğraf makinenizi yanınızda götürün. Çok şık giyinmenize gerek yok ama özellikle hafta sonu gidecekseniz şık giyinmenizde fayda var.



Riga’da hiç sıkılmayacaksınız ve zamanın nasıl geçtiğini de anlamayacaksınız. Bauska & Rundale Sarayına mutlaka gidiniz. Riga’ya 60 km uzaklıktaki BAUSKA turuna otel resepsiyonuna söyleyerek katılmanız mümkün. Onlar sizin için turizm ofisiyle görüşüşüp organizasyon yapıyorlar. Avrupa’nın en güzel saraylarından biri olan Rundale Sarayı’nı keşfetmeden dönmeyin. 1736-1740 yılları arasında yapımı tamamlanan Rundale Sarayı, Letonya Dükü Ernst Johann’ın yazlık sarayı olarak yaptırılmış. Barok ve Rokoko tarzında inşa edilmiş sarayın bahçesi Fransız tarzından düzenlenmiş. Tavsiye ediyorum…

Yine seyahat planınıza göre vaktiniz kalırsa Riga’ya 51 km. uzaklıktaki Letonya’nın en güzel şehirlerinden kabul edilen Sigulda’ya gidin. Sigulda Kalesi, Gauja Milli Parkı, Gutman Mağarası, Turaida Kalesi ve müzesini ziyaret edin. İnanın ki Kalelerin arasında gezerken kendinizi Ortaçağ Avrupası’nda hissedeceksiniz. Özellikle doğa sizi kendisine hayran bırakacak.Riga’nın kızları da en az şehir kadar güzel. Gece hayatı ise İngiliz ve İskoçları her hafta sonu buraya getirecek kadar hareketli. Özellikle Cuma ve Cumartesi kendinizi İngiltere’de hissediyorsunuz. Her yerde İngilizler var. Fiyatlarda otomatik olarak 2 misline çıkıyor.

İlk Noel Ağacının Riga’da olduğuna inanıldığından en büyük Noel Ağacı’da Kasım ayından itibaren Riga’da. Noel ve Yılbaşı kutlamalarının mükemmelliğinden kimsenin kuşkusu olmamalı…Yazıyla, kışıyla, karı,yağmuru,sisi,güneşi hep burada farklı tanıdım ve hissettim. En çok gittiğim şehirlerden biri olduğu için mi bilmem ama Riga’yı çok seviyorum.

Gezgin sevgi ve selamlarımla….



























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder