22 Mart 2012 Perşembe

SELAMAT DATANG TO KUALA LUMPUR (KUALA LUMPUR’A HOŞGELDİNİZ)

Singapur’da son günümüz çok yoğun ve yorucu geçmesine karşın kalan enerjimiz eşimi ve beni şaşırtmaya devam ederken birden aklıma bir fikir geldi!

Bu gece uyumamak.

Nasıl yani?

Kuala Lumpur’a uçağımız sabah 06.10 da değil mi? Erkenden Havaalanına gidelim. Zira Singapur Havalimanı dünyanın en modern ve büyük havalimanları arasında yer alıyor. Havaalanı içerisinde ne ararsan var. Adeta “Yok Yok Pazarı”

Hemen bavulu kapatmak lazım ama kolay hazırlanırız diyor eşim.

Resepsiyon şaşırıyor o gece yatmadığımız için. Otelin önünden otobüse binerek MRT’ye transfer. Oradan da bir transfer daha Singapur Havaalanındayız. Free Shoplar oldukça fazla ve bol çeşitli. Havalimanı içerisinde iki terminal arasında bilgisayarların yönettiği trenle terminaller arası geçiş yapmak mümkün.

Kuala Lumpur’a uçağımızın kalkmasına 6 saat var. Şikayetçi değiliz. Paris’te, New York’ta ya da Milano'da bir caddedeyiz adeta. Her yerde mağazalar. Uçsuz bucaksız. Dalacağımızı ve uçağı kaçıracağımız hissine kapılıyoruz bir anda.

Air Asia Havayolları Uzakdoğu seyahatlerimizde fazlasıyla kullandığımız bir şirket. Ekonomik ve dakik oluşuna hayranız. Sadece fikriniz olsun diye eşim ve kendim için Singapur-Kuala Lumpur arasında tek yön uçak bileti için 68,60 Avro(179,84 TL) ödediğimi belirtmek isterim.

Yorgunluğumuz nedeniyle uçakta hemen uyuyoruz. Mesafe çok kısa 50 dakika sonra uçağımız iniyor. Pasaport kontrolü ve bagaj alımı sonrası şehre kolay ve ekonomik olarak gitmek için inceleme yapıyoruz. Kişi başı 25 Malezya Ringiti’ye otobüs+trenle gitmenin doğru olduğuna karar veriyoruz. Kuala Lumpur’da Havaalanı merkeze 1 saat. Bu otobüsle de, trenle de, taksiyle de gitseniz fark etmiyor. Önce otobüse biniyoruz. Yaklaşık 10 dakika sonra trene binmek üzere otobüsten iniyoruz. Trenden inişte her yer o kadar kirli ve karışık geliyor ki bizlere. Kolay değil Singapur’dan geliyoruz ve 3 gün boyunca düzene ve temizliğe alışmışız bir kere. Yanımıza taksi şoförleri geliyor. Hepsinin istediği ücret 20 Malezya Ringiti. Pazarlık yapmıyorum ve kabul ediyoruz(2 saat sonra normal rayicin 5-7 Malezya Ringiti olduğunu öğreniyorum.)

Otelimiz şehrin en merkezi yeri olan Bukit Bintang’da. Burası Kuala Lumpur'un en iyi yemek ve gece hayatı merkezi. Radius International Hotel’e 2 gece için 130,54 USD ödedik. Kahvaltı alışmadığımız tarzda olduğu için çok sevmediğim halde sadece kızarmış ekmek, tereyağ ve reçeli tercih ediyorum. Radius International Hoteli özellikle tercih ettim. Otel, canlı Bintang Walk, sembolik Petronas İkiz Kuleleri ve Merkez Çarşısı'ndaki ünlü El Sanatları Merkezine o kadar yakın ki anlatamam(Bu arada Singapur’daki otelimizin odalarının ve banyosunun küçüklüğü sonrası otelin keyif verici manzaralı çok büyük odası ve geniş banyosu karşısında çok keyiflendiğimi paylaşmak isterim.)

Odamıza yerleştikten sonra keşfe başlıyoruz. Elimdeki notlara göre; Kuala Lumpur kelime anlamı olarak “çamurlu kavşak” anlamına geliyor. Bunun sonucu olarak bende sizler gibi bu şehrin çamurlu bir şehir olduğunu düşünüyorum. Ama yanılıyorum. Kuala Lumpur’a Teknoloji Şehri demek geliyor içimden. Teknoloji derken sakın yeşillik ve doğallık yok düşünmeyin. Teknoloji ve yeşillik iç içe girmiş. Yine elimdeki notlardan, Malezya’da insanlara, hayvanlara, doğaya verilen saygı ve önemi okuyorum. Buna tanık oluyorum ve imreniyorum.

Bir şehri keşfetmenin en iyi yolu yürümektir. Ayaklarınızı hissetmemecesine yürümek. O nedenle ilk olarak 421 metre yükseklikteki Menara Kuala Lumpur’a doğru (Manera Kuala Lumpur TV Kulesi) yürüyoruz. Menara Kuala Lumpur bir tepenin üzerinde yer aldığından Petronas Kulelerinin de üstünden yükseliyor. Bu şekilde 2 devasa kuleyi buradan görmek ayrı bir heyecan verdi bana. Manera Kuala Lumpur’u her yerden görmek mümkün. Kuleye yaklaşırken görkemi karşısında etkilenmemek mümkün değil. Kuleye çıkış ücretli. Kuleye çıkışla birlikte orada bulunan aktivitelerden birini daha almanız gerekiyor. Biz papağanları görebileceğimiz alanı seçtik. Sizi kuleye çıkaracak asansöre binmek için sıra beklemeniz gerekiyor. Asansöre bindiğinizde 10 saniye bile olmadan 421 metre yükseğe çıkıyorsunuz. Buradan Kuala Lumpur’u seyretmek çok keyifli. Bu kulenin dünyanın en yüksek 5. kulesi olduğunu öğreniyorum.

Kuala Lumpur Menare tepede yer alıyor ve kulenin girişine çıkışınız ile inişinizi servis araçları sağlıyor. Kule inişinde papağanların bulunduğu alanda onlarca çeşit ve özellikteki papağanları seyrediyoruz. En heybetli papağana “ YAKUP, YAKUP” diye hitap etmeme papağanın verdiği tepki karşısında Malezyalı’lar ve turistler ilgi gösteriyor ve etrafımızda kalabalık oluşturuyorlar. Ama nafile YAKUP konuşmuyor.

Servis aracıyla tepeyi indikten sonra ikiz kulelere doğru yürümeye başladık. İkiz kuleler 2 km. uzaklıkta. Her ne kadar bir şehri kaybetmenin en iyi yolu kaybolmaksa da Kuala Lumpur’da yolunuzu kaybetme şansınız hiç yok.

Petronas Kuleleri 1996 yılında yapılmış ve 2003 yılına kadar dünyanın en yüksek binası iken daha sonra bu ünvanını kaybetmiş. Şu anda dünyanın en yüksek 5. binası olan İkiz Kulelere varınca fotoğraf molası verdik. Bu öyle bir mola ki kuleleri karenize sığdırmak için tüm teknikleri denemeniz gerekebiliyor.

Çok severek yaptığımız ve her yazımda bahsettiğim Kuala Lumpur’da adı "Hop-On Hop-Off" olan otobüse binerek şehri panaromik olarak keşfe başlıyoruz. Otobüs 42 yere gidiyor. Bizim en çok ilgimizi çeken noktalar, Malezya’lıların İngilizlerden kurtulmaları anısına kurdukları ve buna adadıkları bağımsızlık meydanı (orijinal adı Merdeka Meydanı), Çin mahallesi olan Petaling Street, Kraliyet Sarayının bulunduğu Istana Negara, Orkide ve Kelebek Parkı ile Ulusal Cami oldu.

Her şehrin bir hikayesi ve bir çok meydanı bulunur. Bu meydanlardan bir tanesi diğerlerinden daha meşhurdur. Meydanlar buluşma noktasıdır. Kuala Lumpur'daki en meşhur meydanın adı Merdeka Meydanıdır. Notlarımı karıştırıyorum ve bu Meydanda 31 Ağustos 1957 de İngiliz bayrağının indirilerek yerine Malezya bayrağının asıldığını, bu nedenle de bu Meydanın Malezya’lılar için ayrı bir önemi bulunduğunu öğreniyorum.

Yine, aynı notlarımda 425 metre yüksekliğinde ki Petronoz İkiz Kulelerinin 88 katlı olduğunu ve gece ışıklandırıldığında göz kamaştırdığını okuyorum(Gerçekten İkiz Kulelerin gece gözlerimizi kamaştırdığını ve bizleri çok etkilediğini sizlerle paylaşmak isterim)

Bir çoğunuzun ilgi duyacağınızı bildiğim için Kuleler hakkında okuduğum bazı hususları da sizlerle payşamak isterim. Petronoz İkiz Kuleleri 1996 yılından, 2003 yılındaki Taipei 101 binasının inşasına kadar, birçok gökdelen listelemesinde, Dünya'nın en yüksek yapısı olarak kabul ediliyordu. Ancak en yüksek katı 378 m, çatısı 403 m olan bina için bu sınıflandırma çok tartışmalıdır. Zira bu her iki noktada da Sears Kulesi (412 m ve 442 m) daha uzun olduğu gibi, anten dâhil toplam yüksekliği ise 527 m'dir.

170.m yükseklikte 41 ve 42.ci katlar arasındaki çelik köprü ile kuleler birbirine bağlıdır. Köprü 2000 yılında kullanıma açılmıştır. Uzunluğu 58 m olan bu köprü 750 ton ağırlığındadır. Köprünün ziyareti için ücretsiz verilen 1700 bilet o günün sabahı 8.30'da dağıtılır ve genelde 2 saat içinde hepsi tükenir. Kulelerin en uç çatısı ziyarete açık değildir. Kuleler, birçok alış veriş merkezi, doğal bilimler müzesi "Petrosains" , bir senfoni orkestrası, bir sanat galerisi ve birçok büro için alan sağlamaktadır. Kulelerden her biri 76 asansöre sahip olup, bunların 29 tanesi her seferinde 26 kişi taşıyan çift katlı asansörlerdir.İnşaat için 37.000 Ton çelik kullanılan yapıda 32.000 de pencere vardır. Mimari tasarımı "César Pelli & Associates Architects" mimarlık bürosu yapmıştır. Büro bu işinde , daha önce yaptıkları kule projelerindeki tecrübelerini kullanmıştır. Mesela bunlardan biri, inşası gerçekleşmeyen Chicago'da ki "Miglin-Beitler Skyneedle" projesidir. Her iki kule de eşit karakeristik özellikler gösterir. Mimar César Antonio Pelli, çelik, beton ve camdan islami mimariyi temel alan bir yapı meydana getirmiştir. Petronas kuleleri öncelikli olarak iş binası olarak tasarlanmış olup , geleneksel ikiz konseptiyle , New York'daki Dünya Ticaret Merkezi'ne (World Trade Center) benzetilebilir.

Bu bilgilerden sonra tekrar bize dönelim. İkiz Kulelerden otelimizin olduğu Bukit Bintang’a yürürken mesai bitimi nedeniyle kalabalıklaşan yaya ve araç trafiği dikkatimizi çekti. Otelimizin hemen yanı başındaki caddede yer alan sokak lokantalarından karnımızı doyurarak otele dönerek istirahate çekildiğimizde ertesi günümüzün planı da belşliyid. Yarın Kuala Lumpur’un arka sokaklarında kaybolmaya karar verdik.

Sabah yine çok keyif almadan oturdum kahvaltıya. Otelden çıktığımızda esasen nereye gideceğimiz yer olarak belli olmasına karşın ne ile karşılaşacağımızı bilemiyorduk. Başladık yürümeye. Kuala Lumpur’un arka sokaklarında yürürken zenginlik ve yoksulluğun iç içe olduğunu fark ediyoruz. Öyle ki Petronoz İkiz Kulelerinin hemen arkasında tek katlı yıkık dökük evler ve bu sokaklardaki yaşamda Kuala Lumpur’du modern binaların olduğu yerlerde Kuala Lumpur’du. Akşamın geç saatlerine kadar dolaşıyoruz. İkimizde yorgunuz. Yarın erkenden Kamboçya’ya yolculuğumuz başlayacak. Otele dönüyoruz. Havaalanına gidiş için bir taksiyle anlaşıyorum. Bizi sabaha karşı 04.00 da gelip alacak.

Odamızda az da olsa dinlenmemiz gerekiyor. Öyle ki yarından itibaren seyahatimizin en zor etabı başlayacak.

Sabaha karşı uyanıyoruz. Kapınızn önündeki taksiye binerek havaalanına doğru yol alıyoruz. 1 saat sonra geldiğimizde şoföre anlaştığımız rakamı uzatıyorum. İtiraz ederek 2 misli fiyat istiyor. Dikkatlice bakıyorum. Anlaştığım Malay değil. Şaırmıyorum zira hepsi birbirine benziyor. Sıkı pazarlık sonucu indirim yaptırıyoruz ve alana giriyoruz. Air Asia kontuarındaki check in sonrası uzun bir yürüyüşle uçağımıza biniyoruz. Uçağımız havalanıyor ve.....

Ver elini Kamboçya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder