7 Mart 2012 Çarşamba

AMMAN'I KAYBOLARAK KEŞFETMELİSİNİZ...

Daha önceki Amman yazımda da belirttiğim gibi Amman’ın yaşamımda özel bir yeri bulunmaktadır. Önceleri aktarmalı seyahatlerim esnasında sık sık bu şehre gelir ama çok vakit ayıramazdım.

Her Sri Lanka seyahatim sonrası uçak saatleri nedeniyle mecburen konakladığım bir yerdi. Gezginler için büyük bir hazine olduğuna tanık olduktan sonra ise her Sri Lanka ve Uzakdoğu seyahatimde mutlaka 2-3 günümü ayırdığım bir şehir oldu Amman.

Ürdün'de 2 günlük konaklamalarım esnasında da Amman merkezli olarak ülkeyi tanımaya ve keşfetmeye çalışmışımdır. Dini bayramlarda ve özellikle Kurban Bayramı gitmemek için özel bir gayret sarf ederim Amman’a. Zira her bayram Amman ölü bir şehirdir. Uçak yolculukları ise kabusa dönüşür. Yemek yiyecek bir lokantayı son yıllara kadar bulmak mümkün değilken son 2-3 yıldır nadiren de olsa mümkün hale gelmiştir.

6 saatlik bir uçuş sonrası Colombo’dan Amman’a ulaşırsınız. Sri Lanka gezileri deniz mahsulleri sevmeyenler ve uzakdoğunun baharatlı yemeğini tercih etmeyenler için bir eziyete dönüşür. Bu nedenle de Amman’a iner inmez her türlü yemeğe bir taarruz başlar. Mutfak kültürü olarak Güneydoğu Anadolu mutfağının aynısıdır Amman… Amman’a iner inmez Ürdün ile İsrail (Batı Şeria-Filistin) arasına sıkışmış Lut gölüne doğru yola çıkarım ilk önce. Burasıdünyanın deniz seviyesine göre en alçak noktasıdır. Amman'a yaklaşık 120 km. uzaklıkta olan bu göle girmek bana çok keyif verir. Her mevsim girmenin mümkün olduğu Lut Gölünde batmak mümkün değildir. Bana göre Ürdün'ün esasında en turistlik yeri Akabe’dir. Yolunuz düşerse mutlaka gitmelisiniz. Kızıldeniz kıyısındaki bu küçücük şehir İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan mozaiğidir. Akabe’ye gittiğinizde neredeyse iç içe girmiş olan Elat şehrine de uğramalısınız.Akabe konumuz olmadığından hiç bahsetmeyeceğim.

İki milyonun üzerinde nüfusu olan Amman Ürdün’ün en önemli kentidir. Amman’ın beyaz taşlardan inşa edilmiş evleriyle ünlü sokaklarında kaybolmak çok keyif verecektir sizlere.Esasında Amman Filistin,Irak, Ermeni ve bölgedeki diğer etnik kökenli nüfusun bir arada yaşadığı kozmopolit şehir ve bu kozmopolit yaşam her şeye yansımıştır.

Şehir 19 tepe üzerine kuruludur. Modernlik ve antika bir aradadır.Yüksek olmayan geleneksel taş evlerden dolayı beyaz-şehir olarak anılan şehirde kazıların halen devam ettiğini göreceksiniz. Bu kazılarda Neoliitik, Hellenistik, geç Roma ve Arap-İslam dönemlerinden kalıntılar çıkarılmaktadır.

Kale(Citadel) bölgesi, Herakles Tapınağı, Ommayad Sarayı ve Bizans Kilisesi gibi tarihi yapıları barındırır. Kale’nin eteklerinde ise altı bin kişilik Roma Amfitiyatrosu yeralır ve tiyatro günümüzde de kültürel-sanatsal etkinlikler için kullanılır. Dükkanları ve sokak satıcıları ile Balad adı verilen eskişehir merkezi, Souk (Eski Çarşı), Wakalat alış-veriş bölgesi, Jabal Amman, Kral Hüseyin Parkı, modern binaları, ticari merkezi, oteller, restoran ve cafeler, sanat galerileri ve butikleri ile Batı Amman, Darat Al Fünun, Rainbow caddesişehrin diğer önemli çekim merkezleridir.

Amman’ın 110 km. kuzeyinde bulunan deniz seviyesinden yaklaşık 400 m. yüksekte bulunan Um Qais Yarmouk Nehri, Golan Tepeleri ve Tiberias gölünün nefis manzarasını barındırır. Bu şehirde mutlaka görülmelidir. Şehrin tarihi M.Ö. 7. yy’a dayanır fakat esas gelişimini M.S. 2. yy’da sütunlu caddeler, tapınaklar, tiyatro ve hamamların inşa edilmesi ile kaydetmiştir. Günümüzde Roma tiyatrosunun batıbölümünün bir kısmı ayaktadır. Tiyatronun bir yanında “cardo” sütunlu cadde,şehrin ticari merkezi olmuştur. Bazalt tiyatronun yanındaki terasta bazilika, kilise ve bir avlunun kalıntıları bulunur. Terasın batısında ise “decumanus”sütunlu yolu, hamam kompleksi “Nymphaeum ve iyi korunmuş bir Roma mozolesi görülebilir.

UmQais’in gezilmesinden sonra çam ormanları ve zeytinlikler içinden Ajloun kentine ulaşabilirsiniz. İmparator Hadrian’ın 2. yy’da yerleştiği kentin batısında Ürdün Vadisi’nin muhteşem bir manzarasına tanıklık etmek mümkündür. Ajloun Kalesi (Qalaat Errabadh) bir haçlı kalesi gibi görünse de 1184-1185 yılarındaİslam döneminde bölgeyi kuşatan haçlı ordularına karşı askeri amaçlıinşa edilmiştir. Eyyübi Sultanı Selahaddin Eyyübi’nin yeğeni Ezz Eddin Osama bin Munqethe tarafından inşa ettirilmiştir. Kale aynı zamanda ticaret yollarının kontrolü ve kentin zengin demir yataklarının korunması için stratejik bir öneme sahiptir. Arap-İslami mimarinin bu güzel örneği 1260 yılında Moğol egemenliğine girmiş daha sonra gelen Mısır Memlükleri tarafından yeniden inşa edilmiştir. Bu tarihten sonra askeri işlevini kaybederek Şam’a bağlı bir yönetim merkezi olarak gelişmiştir ve günümüzde önemli bir turist çekim merkezidir.

Ürdün'de çok fazla Roma dönemine ait eser bulunmaktadır. Benim ilgimi en çok Efes’e benzeyen Jerash çeker. Biri büyük biri küçük olmak üzere iki amfiteatrı bulunan ve bir Artemis tapınağı bulunan bu eseri kaçırmamalısınız. Amman’dan Ortadoğu’daki en iyi korunmuş antik Romaşehirlerinden biri olan ve Amman’dan 45 dakika mesafedeki JERASH’ı mutlaka görmeniz gerekir. 2 saatte tümşehri keşfetmeniz mümkün Gilead dağları arasındaki sessiz bir vadide kurulu olan Jerash şehri dünyadaİtalya dışındaki en büyük ve en iyi korunmuş Roma dönemi mimari yapılarınıyaşatan kenttir. Tüm bu eserler günümüze sütunlu yolları, tepeüstü tapınakları,tiyatrosu, halk meydanları, plazaları- hamam, çeşme, kule, kapı ve surlarıylaşaşılacak düzeyde iyi korunmuş şekilde kalmıştır. Tüm yıl boyunca su tedariğinin bulunması, güzel iklimi ve çevresine hakim yüksekliği sebebiyle yerleşime elverişli olmuş olan bu kentin tarihi Greko-Roma, Akdeniz ve Arapşark antik geleneklerini birarada taşır. M.ö 4. yy Büyük İskender dönemindeşehir hızlı bir şekilde genişlemiştir. 19. yy’da tamamen kumlar altında olan antik kent küçük bir parçası bulunmuş ve 1925’te başlayıp günümüzde hala devam eden kazılar ile gün yüzüne çıkarılmıştır. Yapıların etkileyici derecede iyi korunmuş olmasının başlıca sebebi kumlar altında kalmış olmasıdır. Petra'ya bu kitapta ayrı bir yazıda yer verileceği için hiç değinmiyorum.

Yine Amman’dan 45 dakika uzaklıkta bulunan MADABA eski kiliseleri ile meşhur. Tabiî ki mozaiklerini de unutmamak gerekiyor. Yine 2 saat keşif için yeterli bir süre bana göre.

Amman temiz bir şehirdir. Hele diğer Arap şehirleriyle mukayese ettiğinizde bu şehir için tertemiz diyebilirsiniz. Amman önümüzdeki dönemde vizenin kalkması nedeniyle Türklerin çok oldukça tercih edeceği bir şehir olacak. Buna emin olabilirsiniz. Gezginler için oldukça uygun otelin bulunduğu Amman’da üç farklı otobüs terminali bulunmaktadır.Kuzey yönüne gitmek için Abdali, güneye gitmek için Vahadat, doğuya gitmek için de Raghadan.

Erken islam sanatının en güzel örneklerinden birini oluşturan QUASIR AMRA çöl kaleleri olarak tanımlanmasına karşın bir av köşkü. Görmenizi tavsiye ediyorum.

Her zaman söylerim şehir kaybolarak keşfedilir. Şehrin ortasında bulunan Roma Antik Tiyatrosunu ve Amman Kalesini görebilmek için kaybolmanıza gerek yok ama siz yinede Amman’da kaybolarak şehri yaşamalısınız. Şehri tepeden seyretmek gündüz ayrı bir keyif verecek gece ise daha bir ayrı keyif alacaksınız seyirden.

Gezgin selamlarımla.



1 yorum:

  1. Yazını okuyunca burayı çok yüzeysel gördüğümüzü farkettim tekrar görmek lazım paylaşımların için teşekkürler

    YanıtlaSil