Sabahın erken saatlerinde Dar Es Salaam Havaalanı’na indik. Altı arkadas olarak basladığımız bu seyahatte önceden bir rezervasyon yapmadığımız gibi planımızda yoktu. Havaalanı çıkısında o kadar çok turizm ofisi vardı ki ister istemez bu ofislere yöneldik. Serengeti’de iki gecelik Safari için 650 Amerikan Doları fiyatını duyunca da limana giderek Zanzibar’a gitmeye karar verdik. İskelede beklerken bir cenazeyle karsılasmamız ve bu cenazenin de bizimle aynı teknede seyahat edecek olması baslangıçta moralimizi bozsa da teknede yakaladığımız gün batımının seyriyle yeniden nesemize kavustuk. Yaklasık 2,5 saatlik bir yolculuk sonrası yıllarca kölelerin toplama merkezi olan Zanzibar’a ulastık.
Zangibar veya Zenzibar, Birlesik Tanzanya Cumhuriyeti'nin bir parçası olarak yarı otonom bir ada ülkesi olması nedeniyle ada girisinde pasaport kontrolü yapılıyor ve pasaportunuza giris damgası vuruluyor. 194 Pasaport kontrolünden sonra hepimizi alacak bir araçla anlasıp otel aramaya basladık. Soförün bizden istediği para 10 Amerikan Dolarıydı. Üstelik bizimle bizi otele yerlestirene kadar dolasacaktı. Günlerden cuma olması ve çok sayıda turistin o gün otel girisi yapması nedeniyle bos otel bulmakta zorlanıyorduk.
Bulduğumuz iki otel ise kalınacak gibi değildi. Dolasırken karsılastığımız bir İtalyan’ın yardımıyla Stone Town’da, China Town isimli bir otele yerlestik. Stone Town’da otel fiyatları çok değisken ve standart yok. Kesinlikle pazarlık edilmesi gerekiyor. İyi pazarlık eden bir kisiyim. Kaldığımız otel kisi bası gecelik 75 Amerikan Doları istemis ve bu rakamı ben 50 Amerikan Doları’na indirmistim. Ancak bir gün sonra yaptığım pazarlığın yetersiz olduğuna tanık oldum. Zira otelde 25 Amerikan Doları’na kalanlarda vardı. Elbette bu fiyatları pahalı bulanlar olabilir. Ancak bu fiyatlar kimseyi korkutmamalı. Stone Town’da 10 Amerikan Doları’na da otel bulmak mümkün. Otele yerlesmenin ardından kendimizi dısarı attık. Bir yandan saat 22 olmasına karsın havanın sıcaklığı bir yandan da aç olmamız nedeniyle kendimi çok yorgun hissediyordum. Yaklasık 5 dakika yürüyerek sahile ve Zanzibar Kalesi’ne ulastık.
“Zanzibar 1964'te Tanga-nika'yla birleserek Tanzanya'yı olusturan, Madagaskar'ın kuzeyinde yer alan küçük bir ada ve Tanzanyalılar Zanzibar deyince Pemba ve Unguja adalarından olusan bir takımadayı (arsipel) anlamaktalar. Yabancılara göre ise Zanzibar demek Unguja demek. Zanzibar Osmanlı'yla, Arap ülkeleriyle de tarihsel bağları olan bir ada. Osmanlı Zengibar dermis ve köle alırmıs. Zanzibar'ın bir de kısa versiyonu var. Zenji yani okunusuyla Zenci! Evet, Türkçedeki 'zenci' sözcüğünün kaynağı da bu. Köle ticaretinin merkezi Zanzibar'a kısaca Zencide dendiği için Osmanlı Zanzibar üzerinden getirilen Afrikalı siyahlara zenci demis.”
Sabah erkenden Stone Town’ı dolasmaya basladığımda ise fotoğraf tutkunları için bir cennete geldiğimi daha iyi anladım. Stone Town UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde. Saray Müzesi, Peace Memorial Müzesi, Tarihi Dispanser, Forodhani Bahçesi, Livingstone’un Evi, Pazaryeri, Freddie Mercury’nin Evi, Zanzibar Kalesi içerisinde yer alan turistlik esya satıcılarından yapılan alısveris elbette olmazsa olmazlardan. Bugün otelden çıkmak durumunda olmamız ve gün içerisinde baska bos otel bulamamamız nedeniyle Nungwi’ye gitmeye karar verdik.
Transfer için anlastığımız turizm firması önce “Baharat Turu” yaptıracak ve kisi bası 10 Amerikan Doları alacaktı. Umman Sultanı’nın 1818’de zencefil üretilmesi emri vermesiyle baslayan baharat üretimi yüzyılın sonunda Zanzibar’ın Baharat Adası adıyla anılmaya baslanmasına neden olmus.
Baharat Turu’nda pek çok ot türünü yakından tanımanın yanında köy yasamına da tanıklık etme fırsatı hatta yerli halkla oturup beden diliyle de olsa anlasma imkânı bulmamız gezinin en güzel anılarıydı hepimiz için. Fakir ama gözleri gülen insanlar topluluğunun içerisine düsmüstük sanki. Köy meydanında köylüler balık kızartıyorlardı. Grup olarak yanlarına yaklastığımızda gördüğümüz dostluğu anlatamam. Köylüler büyük kazanlarda balık kızartarak kızartılan balıkları ipe asıyorlardı. Bu balıkları da sonraki günlerde tüketiyorlarmıs.
Mnemba Adası mutlaka görülmesi gereken bir yer. Yemek dahil kisi bası 15 Amerikan Doları’na anlasıyoruz. Bu adaya doğru yaklasırken denizin renginin bir anda yesile dönüsmesini halen unutamam. Burası Zanzibar kıyılarının en iyi korunmus bölgesi. Yemek olarak 5 kiloluk King Fish, Pilav, Salata ve Meyve var. Balığı adada muazzam pisiriyorlar. Lezzeti nefis. İyi ki geldik diyoruz. Deniz ve kumsal harika.
Bu arada önemli bir bilgi. Zanzibar, Ekvator’a yakın. Ekvator’a yakın olması nedeniyle de gelgit olayını çok açık görebileceğiniz bir yer. Gece saat 02:00 ve öğle saat 14:00’de deniz en yüksek seviyesinde. Sabah saat 08:00 ve aksam saat 20:00’de ise deniz en düsük seviyesinde. Bu nedenle de sabah 08:00’de denize girmek mümkün değil. Zira 08.00’de deniz 70-80 metre geride. Ben görmedim ama duydum deniz adanın Hint Okyanusu’na bakan doğu kıyısında zaman zaman 1,5 km çekiliyormus.
Zanzibar’a gelip Pemba’ya gitmemek olmaz. Zanair ile yaklasık 30 dakikalık bir uçusla Pemba Adası’na geliyoruz. Burası Zanzibar’ın 80 km kuzeyinde dümdüz ve kumluk. Zanzibar’ın aksine ormanlarla ve verimli topraklarla kaplı. Bu ada Afrika kıtası arasında kalan ve Pemba Kanalı adı verilen derin çukur nedeniyle dünyanın en iyi dalıs noktası sayılıyor. Burası balina ve köpek balıklarının geçis yoluymus.
Pemba’da adanın en büyük orman parçası olan Ngenzi Ormanlarında Vervet maymunları, kuslar ve Tumbe Kalıntıları hafızamda kalanlar.Zanzibar’da halk tarafından kullanılan bir sözcük dikkatimi çekti. “Mzungular” Bu sözcük yerlilerin beyaz adamlara söyledikleri ve söğüslenecek adam anlamına gelen bir sözcük.
Yine “Hakuna Matata” da Zanzibar’da herkesin dilinde. Bunun anlamı da “Takma kafana, hallederiz merak etme”. Eğer kahvaltı alıskanlığınız varsa Zanzibar’da hayal kırıklığına uğrarsınız, muz, portakal, ananastan olusan taze meyveler ve yumurta. Bu arada sütü de unutmamak lazım. Adanın güney ucundaki Kızımkazı Balıkçı Köyü de mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Adadaki 12.yüzyıldan kalma en eski cami burada bulunuyor.
Ayrıca kıyıya yakın yasayan büyük sise burunlu yunus sürüsü de burada. Yunusları koyun herhangi bir yerinde görebilirsiniz. Teknede yunusların çok yakınına kadar gidebiliyorsunuz. Yine, Jozani Ormanı’nda ise koruma altındaki Kırmızı Kolobus maymunlarını görme sansı oldukça fazla. Giriste 2 Dolar’a rehber tutup gezmenizi öneririm. Ormanı terk edip 200-250 metre yürüyünce ağaçlarda uyuyan maymunları görmek mümkün.
Zanzibar’dan Dar Es Salaam Havaalanı’na dönüsü uçakla yaptık. Uçak 10 kisilik ufak uçaklardan. Bizi bıraktıktan sonra Nairobi’ye devam edecek. Uçağa bindikten sonra Nairobi’ye bu uçakla gitmediğime seviniyorum. Türkiye’ye dönmek için uçağa bindiğimde yorgun ve ama mutluydum. Unutulmaz manzaralar ve anılarla dönüyordum.
(Bu yazı Editörlüğünü Sayın Timur ÖZKAN'ın yaptığı "Gezgin Gözüyle Afrika" kitabında yayımlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder